çörek otu

ÇÖREK OTU
Çörek otu yıllık otsu bir bitkidir,
tohumlarından çoğalır. Kumlu gevşek toprakları sever, çiçeklenme dönemine kadar
su ister daha sonra sulanmaz. Tohumları haşhaş bitkisinde olduğu gibi kozalak
(Kapsül) içerisinde olgunlaşır. Tohumları 2–3 mm boyunda 3 yüzeyli mat
olmayan siyah renklidir. Çok yağlı bir tohum değildir. Yağ oranı %18'dir.
Çörek otu bol miktarda conjuge linoleik (18:2) asit, thymoquinone,
nigellone (dithymoquinone),
melanthin, nigilline, damascenine,
ve tannin barındıran
yağ içerir. Melanthin büyük dozlarda alındığında zehirlidir ve nigelline ise
felç yapıcıdır. Bundan dolayı bu baharat ılımlı miktarlarda kullanılmalıdır.
Çörek otu sitokormlar üzerinden
birlikte kullanıldığı birçok ilacın yıkım hızını etkiler ve bu ilaçların
vücutta istenmeyen birikimler yapmasına veya erken yıkım ile tedavi dozlarının
altında kalmalarına yol açabilir.
FAYDALARI
ASTIM
2010 yılında yapılan bir dizi
laboratuvar çalışması sonucunda çörek otunun astım hastalığına yönelik olumlu
etkilerinin olduğu kanıtlandı ve bu araştırma sonucu Phytomedicine dergisinde
yayınlandı.
YÜKSEK TANSİYON,
Fundamentals of Clinical
Pharmacology (Klinik Farmakolojisi’nin Temelleri) adlı dergide yayınlanan
laboratuvar araştırmaları sonucu göstermektedir ki, çörek otu yüksek tansiyonu
düşürme noktasında önemli bir fonksiyon üstlenmektedir.
PARKİNSON HASTALIĞI,
Neuroscience Letters’da yayınlanan
araştırma sonuçlarına göre, thymoquinon özünün parkinsona bağlı toksisite
nöronlarını koruduğu gözlemlenmiştir.
MEME
KANSERİ,
Birleşik Devletler Mississipi Üniversitesi’nde yapılan
deneyler sonucunda meme kanserine neden olan kanser hücreleri yavaşlatmada
başarılı olduğu ortaya konmuştur.
ŞEKER
HASTALIĞI,
Tohoku J Exp Med Dergisinde yayınlanan laboratuvar
çalışmaları sonucuna göre, Türkiye 100. Yıl Üniversitesi’nde, araştırmacılar
tarafından yapılan deneyler sonucu çörek otu yağının kan şekerini düşürme
noktasında önemli rol aldığı ortaya konulmuştur.
Çok değerli maddeler olan doymamış yağ
asitleri de içerisinde mevcuttur. Bunlar, Linolenasidi, Alfo
linolenasidi, İç yağı ve benzeri yağladır. Eterli yağlar olarak Kofur,
Nigellon, Alfa- pinen içermektedir. Ayrıca az miktarlarda B1, B2,
B6, Folasidi Niacin, Demir, Kalsiyum, Magnezyum, Çinko, Selenyum ve amino asitler yer
almaktadır.
Araştırmalarda çörek otunun içerdiği timokinon’un
akciğer, meme, böbrek, karaciğer, cilt ve prostat kanserine karşı etkili
olduğunu göstermektedir.
Bilimsel araştırmalar, çörek
otunun Alzheimer hastalığının tedavisi için
umut verici olduğunu göstermektedir. Journal of Ethnopharmacology dergisinde
yayınlanan bir araştırmada, çörek otunun bellek, dikkat ve konsantrasyonu arttırdığı
tespit edilmiştir.
Günde iki kez alınan tam ezilmiş 1
gr. çörek otunun, yüksek kolesterolü olan kişilerde kötü kolesterol ve kan
yağları düzeyini azalttığına dair çalışmalar mevcuttur.
Çörek otu, hem tip 1 hem de tip 2 diyabetin
önlenmesine yardımcı olan birkaç maddeden biridir. Yapılan bir çalışmaya göre bu şifalı bitki, önemli
yan etkiler göstermeden glukoz toleransını metformin kadar verimli bir
şekilde geliştirir ve çok düşük toksisiteye sahiptir. Bu çok önemlidir çünkü,
en sık reçetelenen tip 2 diyabetik ilaçlardan biri olan metformin,
ciddi oranda yan etkileri olan bir ilaçtır.
Çörek otunu 12 ay boyunca günde iki
kez 1 gr öğütülmüş olarak almak ya da günde bir çay kaşığı tüketmek kan şekeri konsantrasyonunu düşürerek kan şekeri
kontrolünü arttırır ve Tip 2 diyabetli hastalarda insülin
duyarlılığını artırır.
BU MAKALEYİ OKUYANIN DİKKATİNE
U Y A R I
SİTEDEKİ ÜRÜNLERİ TETKİK
ETMEDEN ÖNCE AŞAĞIDAKİ YAZIYI MUTLAKA OKUYUN
Günlük aldığımız
besinler, enfeksiyonla mücadeleden dokuyu onarmaya ve düşünme yetimizi
kazanmaya kadar tüm vücut süreçlerinde yer alır. Besinlerin farklı belirli
işlevleri olmasına rağmen, ortak işlevleri de bulunmaktadır.
Yaşam için aldığımız
besinlerin eksikliği, vücudumuzun belli bir kısmının arızalanmasına ve sonunda
parçalanmasına neden olur ve parçalanma -yıkım- domino etkisi yaparak diğer
vücut parçaları da tahrip eder. Bunun olmasını önlemek için uygun bir diyete ve
uygun besin takviyelerine ihtiyacımız vardır.
Beyin fonksiyonu, hafıza,
cilt elastikiyeti, görme, enerji, vücuttaki yağsız doku oranı ve genel sağlık,
vücudun ne kadar iyi çalıştığının göstergesidir.
Doğru besinler, egzersiz
ve dengeli beslenmenin yardımıyla yaşlanma sürecini yavaşlatabilir ve daha
sağlıklı, ağrısız ve muhtemelen daha uzun bir yaşam için şansımızı büyük ölçüde
artırabiliriz.
Kendimize uygun besinleri
vermezsek, vücudun normal işlevlerini bozabilir ve kendimize büyük zarar
verebiliriz. Hiçbir hastalık belirtisi göstermesek bile, mutlaka sağlıklı
olamayabiliriz. Basitçe, henüz herhangi bir açık hastalık belirtisi
sergilemiyor olabiliriz. Çoğumuzun sahip olduğu bir sorun, tükettiğimiz
yiyeceklerin çoğu pişirildiği ve / veya işlendiği için ihtiyacımız olan
besinleri diyetlerimizden alamamaktır. Yiyecekleri yüksek sıcaklıklarda
pişirmek ve konserve gıda işlemeleri, vücudun düzgün çalışması için ihtiyaç
duyduğu hayati besinleri yok etmektedir. Sağlıklı yaşam için hayati elementleri
sağlayan organik çiğ yiyecekler günümüz diyetinde büyük ölçüde eksik
kalmaktadır.
Geçtiğimiz yıllarda tıp
otoriterlerinin kesinlikle karşı çıktığı geleneksel ve tamamlayıcı tıp
uygulamalarının fitokimyasalları da içinde barındıran takviye edici gıdaların,
artık tıp fakültelerinde fitoterapi adıyla ders olarak okutulmaya başlandığını
görmekteyiz.
Fitokimyasallar,
bitkileri biyolojik olarak aktif hale getiren bitkilerde bulunan bileşiklerdir.
Klasik anlamda besin değildirler, ancak bitkilerin rengini, tadını ve hastalığa
direnme kabiliyetini belirlerler.
Benim tanımlamamla
folklorik bitki diyeceğimiz bitkilerin çeşitli hastalıklarda kullanımı, bu
bitkileri biyolojik olarak aktif hale getiren fitokimyasalların kadim Türkler
tarafından insanlığın ilk tarihinden beri kullanıldığını ve günümüzde de adına
fitoterapi / aroma terapi denildiğini görmekteyiz.
GÜNÜMÜZDE
FİTOKİMYASALLARIN KULLANIMI
Günümüzde fitokimyasallar
aroma terapi, fitoterapi ve inhalasyon yoluyla; haplar, pastiller, tozlar,
kapsüller, sabit yağlar, uçucu yağlar şeklinde kullanılmaktadır. Bunlara
nutrasötikler (temel besleyici özelliğine ilave olarak sağlık yararları sağlayan gıda
maddeleri) denilmektedir.
Unutmayın, vücudunuzun
beslenme ihtiyaçları, görünüşünüz kadar size özeldir. Sağlıklı yaşam için
atılması gereken ilk adım, doğru miktarda doğru besinleri aldığınızdan emin
olmaktır. Bütünsel beslenme ilkelerini anlayarak ve hangi besin maddelerine
ihtiyacınız olduğunu bilerek, sağlığınızın durumunu iyileştirebilir,
hastalıkları önleyebilir ve doğanın amaçladığı şekilde uyumlu bir denge
sağlayabilirsiniz.
Bu site size, ihtiyacınız
olan vitaminler, mineraller, amino asitler, enzimler, fitokimyasallar ve diğer
besin maddelerinin yanı sıra doğal gıda takviyeleri, şifalı bitkiler ve besin
aktivitesini artıran ürünler ve bu ürünler hakkında önemli bilgiler
sunmaktadır.
Sitedeki içerikler tıbbi
tavsiye niteliğinde değildir, sadece bilgidir.
Bu sitedeki ürünleri ve
içeriklerini tetkik ederken lütfen bilgeliğinizi, sağduyunuzu ve en iyi
muhakemenizi kullanın.
Ürünü satın almadan önce
vücudunuzu dinleyin, çünkü kimse sizi sizden daha iyi tanıyamaz.
Sitedeki ürünleri tetkik
ettikten sonra olası sorularınız ve endişelerinizle ilgili olarak veya herhangi
bir tıbbi karar vermeden önce lisanslı bir tıp uzmanıyla iletişime geçmekten
asla çekinmeyin çünkü iyileşme sürecinde kazara sağlığınızdan ödün vermek
istemeyeceksiniz.
Herhangi bir belirti veya
sağlık bozukluğuna tek tip bir çözüm yoktur.
Bitkisel tedaviler kronik
yani müzmin sağlık sorunlarının destek ve tamamlayıcı tedavisinde başarılı bir
şekilde kullanılmaktadır. Bununla birlikte ani ve şiddetli yakınmalara neden
olan hastalık bulgularıyla karşılaşıldığında öncelik acil tıbbi müdahale ve
tedaviye aittir. Kalp krizi, şeker koması, bilinç kaybı, şiddetli enfeksiyon
gibi daha da çeşitlendirilebilecek acil sağlık sorunlarında bitkisel tedavi
kullanılmamalıdır. Çünkü bitkisel tedavilerin etkileri yavaş ve daha uzun sürede
ortaya çıkmaktadır.
Bitkisel tedavilerin,
özellikle kanama riskini arttıran kan sulandırıcı ilaçlar kullanan hastalarda
kullanımına dikkat edilmelidir.
Ben bir şifalı bitki
uzmanıyım, tıp uzmanı değilim ve kesinlikle doktor değilim.
Herhangi bir hastalığı
veya semptomu teşhis etme, tedavi etme, önleme veya iyileştirme yetkisine sahip
değilim.
Sadece folklorik bitkiler
hakkında kendi bilimsel olmayan anekdot deneyimimden bahsediyor ve kişisel
çalışmalarımın bulgularını eleştirel bir şekilde düşünmeniz ve kendinize
uygulamanız için aktarıyorum.
Her zaman sağlığınız hakkında bilgi almaya çalışın ve herhangi bir tedavi veya yaşam tarzı değişikliğinin güvenli ve kişisel durumunuz için tavsiye edilebilir olduğundan emin olun.
ÇÖREKOTU İÇİN SAĞLIK BAKANLIĞININ UYARISI
BİTKİNİN ADI |
Latince:
Nigella sativa L. İngilizce:
Black cumin, Black seed, Fennel flower Türkçe:
Çörekotu, Cöcce, Cöccem, Cüccam, Cücem, Çöreotu, Karaca, Karaca occanı,
Karacaotu, Kara çörek, Karaçörekotu, Otçam, Siyah kimyon Sinonimi
(varsa): Nigella cretica Mili. |
FAMİLYASI |
Ranunculaceae
(Düğün çiçeğigiller) |
KULLANILAN KISMI |
Tohum
ve tohum yağı |
GÜVENLİLİKLE İLGİLİ
UYARILAR |
Aktif
maddeye karşı aşırı duyarlılığı olanlar kullanmamalıdır. Karaciğer
ve böbrek yetmezliği olan hastalarda kullanılmamalıdır. Yeterli
veri mevcut olmadığı için, 6 yaş altı çocuklarda kullanılması önerilmez.
Flamilelikte kullanılmamalıdır. Yeterli
veri bulunmadığından emziren bayanlarda kullanılması önerilmez. Bitkisel
ürünlerle tedavi konusunda eğitim görmüş hekim ve eczacı denetiminde
kullanılmalıdır. |
İLAÇ ETKİLEŞİMLERİ VE
DİĞER ETKİLEŞİMLER |
Antihipertansifler
ve antikoagülanlarla etkileşebilir. |
LİTERATÜR |
1) PDR,
2000 2) FFD,
2011 |